Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim.
Şimdi sen gidiyorsun ya, herkes sana benzeyecek.
Geçiyordum,hayal kırıklığına uğradım.
Yazarlık, yazmak: uydurmak değil seçmektir.
bende sana yetecek kadar ben kalmadı.
ben giderken en çok seni götürdüm.
bir insanı sevmekle başlıyordu her şey.
ve ben ne zaman kiminle sevişsem hala seni aldatıyorum.
Hiç kimse sevgilisine benim icin ne yaptın? dememeli.. 6 milyar insanin içinde seni bulmuş, daha ne yapsın.
Defolu bi ‘mal’ olduğunu farkettim sonunda. Defolu’p gitmeseydin eğer, varamazdım farkına.
Senin gibi olmak vardı; ama Allah beni ‘insan’ olarak yarattı.
Kıskançlık felan değil ki bu. Benim olanı başkasıyla paylaşamam. O kadar.
O kadar yoruldum ki artık hiçbir şeye şaşırmıyorum.. Ve umrumda değil hiçkimse, Ne halim varsa görmekle meşgulüm.
Sen; Onun sorduklarına cevap vermeye bile tenezzül etmezsin, O seni susturduğunu sanır. Hayat işte.
Söylemek isteyip de söyleyemediğim çok şey var.. kiminin yüzüne kiminin gelmişine, geçmişine.
Kendine güvenip, ağzı laf yapanlara Laf yaptığı içinde kendini adam sananlara kısa bir hatırlatma Lafla adam olunmuyor .
Eski sevgiliden kalan yarayı, masum bir kızla kapatmaya çalışma. Çünkü birgün o namusuyla oynanan kız, senin kızın olabilir.
Tamam kabul; Küçükken mıknatıs yutmuş olabilirim, Peki ama bütün salaklar da demir mi yuttu?
Sana kavuşmak değil niyetim, merak etme ! Yolda bir dilenci görsem para bile vermiyorum ‘Allah sevdiğine kavuştursun’ der diye.
Yıkılıyorum her geçen gün yokluğunun üstüne.
kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok.
sana bakmak bir mucizeyi anlamaktır.
Anladım ki ağaçlar, Toprağa acı verdikçe büyüyorlar.
Doğuştan çaresi olmayan bir hastalığım var: Her gördüğümü insan zannediyorum.
Hamamböceği kafası kopsa bile 8 gün yaşarmış. Peh! O da birşey mi ? Bazı insanlar, bi ömür boyu beyinsiz yaşayabiliyorken.
Sen, bir matematik eşitsizliğinde bilinmeyensin. Anlaşıldı; ‘yalnız bırakarak çözeceğim seni.
Yüzündeki o billur akşam kahvaltısı sürgülerken özümü, ne kadarını sustuk konuştuklarımızın?
Sαklαmα yeteneği yüksek olαn, güçlü biriyim. Hαttα gözlerimden yαşlαr düştüğünde bile şu iki kelimeyi söylerim: Ben iyiyim.
Acıktığını söylediğinde Kalk kendin al cümlesini duyunca, genelde acıkmaktan vazgeçer Türk insanı.
Mutsuzum, Çünkü herkes gibi sahte değilim ve kimse gibi rol yapmadım. Mutsuzum, Çünkü sevmediğim birine ‘aşkım’ deyip sarılmadım.
yaşamak hızlı bir ölme biçimidir.
Bu ne bee ! Aşk mı kaldı artık.. Herkes gördüğünü sever olmuş. Ne olduğuna değil, ne verdiğine bakar olmuş.
Eskiden αşk’ındαn yαtαklαrα düşenler vαrdı, Şimdide αşk diye yαtαğα düşenler vαr.
Bende bilirdim gitme demeyi; ama morgta yatan bir cesede kalk gidiyoruz demek gibi birşey olurdu bu.
Zaman içine atıldığımız şiddetli ve değişmez bir debisi olan azgın bir nehirdir, ve kaybolmak mutlaktır biryerinde zamanın. İşte ölüm diye bildiğimiz şey de bundan başka birşey değildir.
Biz, aynı tavla tahtasında farklı iki pul gibiyiz. Öyle ya, ‘Birbirimizi kırmadan oyunu bitiremeyiz’.
İlginçtir bayanlar; Hem yavru bir köpeğe, hem de yakşıklı bir erkeğe verdikleri tepki hiç değişmez: “ayy cok tatlı.
Çorap değiştirir gibi sevgili değiştiren, her yeni ilişkide temiz sayfa açtım diyenlere sesleniyorum: Sizin defter kaç ortalı?
Zaman çok değişti.. Artık katiller öldürmeden önce kendine iyi bak diyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder